"Semah; bazı kalplere cila verir ve aşkını arttırır, bazı kalplere ise inkâr verir karanlığını arttırır."
- Kake (Erenler Atası) Ebul Vefa Kürdî (11.yy)

"Bizim Semahımız oyuncak değildir. O bir aşk halidir, salıncak değildir."
- Hacı Bektaş Veli (13.yy)

Alevilikte Devir Kuramı

ALEVÎLİKTE DEVİR KURAMI

Çar anasır babından nikap büründüm (Dört madde – elementen örtü giyindim)


++Alevi – Bektaşî yazın'ında bir de “Devir” kuramı vardır. Bu kurama göre, Gayb Âlemine, yani madde âlemine düşen varlık, önce cemat (cansızlar), sonra bitki, daha sonra hayvan, en sonra da insan biçiminde görülür. Bu aşama ve evrelerden geçer. Toprak – Ateş – Hava – Su ana dörtlüdür. Bu dört öğeden geçen insan, asıl gerçeğinden haberli olmak ve aslına kavuşmak isteğinde bulunur. Ondan sonra derece derece yükselerek, çeşitli aşamalardan geçerek Hakk’a yani Tanrı’ya kavuşur. Bu bir çeşit “iniş ve çıkış” tır. ++ (Kaynak: Alevi-Bektaşi Şiiri Antolojisi)

Devir İnancı (Kavs-ı Uruc ve Kavs-ı Nüzul): Devir; dönmek, dolanmak, çağ ve zaman, etrafında dönmek manalarına gelir. Alevîlik veya inanç açısından bakıldığında ise; madde alemine düşen varlık yukarıda da belirtildiği gibi önce cansız (cemat) sonra bitki (nebat), sonra hayvan ve en son olarak insan biçiminde görülür. Bir nevi tekamül-evrim süreci geçirir. Bu süreç Kavs-ı Nüzul yani “inme yayı” ile ifade edilir.

Devir bununla sınırlı değil. Dört kapı, kırk makam gibi birçok eğitim süreçlerinden geçen insan (homo sapiens) insan-ı kâmil olur ve ondan sonra artık geldiği kaynağa geri döner. Yani hak ile hak olur. Alevî atasözünde anlatıldığı gibi ” Hay'dan geldi, Hû’ya döner” ve ölmez, hakka yürür. Tüm bu süreç bir yay veya daire, çember şeklinde anlatılır ve buna Kavs-ı Uruç ” yükselen veya çıkan yay” denir; çünkü geldiği başlangıca geri döner. Aksi durumunda ise çeşitli formlarda insan-ı kâmil olununcaya dek bu süreç devam eder. Çünkü ruh hâlâ hamdır, yani ham ervahtır.

Kavs-ı Nüzulda çar anasır (yani dört madde ateş hava su ve toprak) yani ana dörtlü etkin iken; Kavs-ı Uruçta ise kendi varlığından -dört kapı kırk makam gibi çeşitli itikadî eğitimsel ve bilinçsel süreçlerden geçerek- geçmek önemlidir. Bu varoluş çemberinin son halkası, insan-ı kâmil olmak ve hakka ulaşmak, kaynağa dönmektir. Bir ek yapmak gerekirse, Devir Kuramı; tenasuh, ışık (südur) ve insan-ı kamil teorilerinden bağımsız değildir.

Devir kuramı Aleviliğe hastır ve hiçbir din devir inancını kabul etmez; çünkü bu inanç cennet ve cehennem kabulüne terstir. Hiçbir dinde de yoktur. zorlama fikirlerle var densede bizzat Alevi pirleri tarafından reddedilmiş ve bu dillendirilmiştir. Hemde 500 yıl öncesinden… nereden anlıyoruz?

Dört kitapta yoktur bu ilim inan
İlm-i Devriyedir bu bir sırrı kan
Bulup bir mürşid-i kamil ü irfan
Okuyup bu dersi âyâna geldim
—Hüsnî (16.yy)—

Açıklama: Pir; devir inancının dört kitapta (zebur, tevrat, incil ve kuran ) olmadığını; kanla sonuçlanan, gizli ve belkide dillendirilmemesi gereken bir sır ve ilim olduğunu; bir kamilden, mürşitten bu sırrı aldığını, dersi ondan okuduğunu (4 kapı 40 makam sürecinde) ve açıkladığını, ayan ettiğini (yani açık, belli ) söylüyor.

Örnek:

Aleviler; Hakka yürüdükten sonra kamil insan ise eğer (4 kapıdan geçmişse) DEVRİ DAİM ve KAİM OLSUN derler; Eğer hakka yürüyen İnsan-ı Kâmil değil ise (4 kapıdan geçmemişse), hala Ham Ervah (yani olgunlaşmamış ruhsa-ervah: ruh kelimesinin çoğuludur) arkasından “Mekanı cennet olsun” gibi Alevî terminolojisinde olmayan tabirler ile değil “DEVRİ ASAN OLSUN” (yani asan: Kürtçe, Farsça-Kolay demek) Yani devri kolay olsun derler. Bu sözler Devir inancının gereği olarak kullanılır. Mekanı cennet olsun, allah rahmet eylesin gibi terimler, karşılıklar islamın veya sünniliğin – şiiliğin söylemleridir, Alevîlik ile hiçbir ilgisi yoktur.

Devriye: Devir kuramını anlatan şiirlere ise DEVRİYE denir ve Aleviler – Alevî pirleri tarafından yazılmışlardır. Yukarıda ana hatları çizilen kurama DEVİR, bu kuramı anlatan şiirlere ise DEVRİYEdenir. Şath ve Şathiyye veya Medh (övmek) övgü içerikli şiirlere Medhiyye denmesi gibi.

Devriye Örneği:

Katre idim Ummanlara karıştım
Kaç bulandım kaç duruldum kimbilir
Devre edip alemleri dolaştım
Bir sanata kaç sarıldım kimbilir

Bulut olup ağdığımı bilirim
Boran ile yağdığımı bilirim
Alt anadan doğduğumu bilirim
Kaç ebeden kaç soruldum kimbilir.

Kaç kez gani oldum kaç kere fakir
Kaç kez altın oldum kaç kere bakir
Bilmem ki kaç katip ismimi okur
Kaç defterde kaç dürüldüm kimbilir

Bazı nebat oldum toprakta sürdüm
Bilmem kaç atanın sulbünde durdum
Kaç defa cenneti alaya girdim
Cehenneme kaç sürüldüm kimbilir

Kaç kez alet oldum elde bakıldım
Semadan kaç kere indim çekildim
Balcık olup kerpiç kerpiç döküldüm
Kaç bozuldum kaç kuruldum kimbilir

Dünyayı dolaştım hep kara batak
Görmedim bir karar bilmedim durak
Üstümü kaç örtü bu kara toprak
Kaç serildim kaç dirildim kimbilir

Gufrani’yim tarikatım boş değil
İyi bil ki kara bağrım taş değil
Felek ile hiç hatırım hoş değil
Kaç barıştım kaç darıldım kimbilir
—Gûfranî—

“Kemteriyem yeryüzünde bittikçe
Çok kalıp eskittim gelip gittikçe.”
—Kemter Baba—

kısacası; alevilikte ölüm, cennet ve cehennem inançlarının olmaması devir inancının gereğidir.

Ölürse tenler ölür
Canlar ölesi değil
—Yunus Emre—

Bu ‘can’ bu ‘ten’de konuktur derken ulularımız bunu anlatmak istemişlerdir.

Kul Seyyid
..

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Yorum yapmak için yorum gönder butonuna tıklayın. Yorumlar kısa süre içinde görünecektir.